Kasas 20: Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak gelip dedi ki: \’Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için senin hakkında aralarında görüşüyorlar. Hemen çık. Gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim.\’
21: Bunun üzerine korkuyla etrafı gözetleyerek oradan çıktı. \’Rabbim! Beni zalimler topluluğundan kurtar\’ dedi.
22: Medyen tarafına yönelince: \’Umarım Rabbim beni düzenlenmiş (sevva: tesviye edilmiş) yola hidayet eder\’ dedi.
23: Medyen suyuna vardığında orada (hayvanlarını) sulayan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (sürülerini suya gitmekten) alıkoyan iki kadın gördü. \’Sizin derdiniz nedir?\’ dedi. Dediler ki: \’Çobanlar çekilip gitmeden biz sulamayız. Babamız ise pek yaşlı bir ihtiyardır.\’
24: Hemen onların (sürülerini) suladı. Sonra gölgeye çekilip: \’Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım\’ dedi.
Musa as pek bir hazırlık yapamadan Rabbimize sığınarak Mısır\’dan kaçmak zorunda kalıyor. Yola çıkarken ve yolda ilerlerken yaptığı dualar bize örnek olmalıdır. Nasıl tevekkül edilmesi gerektiğini göstermektedir. Allah\’ın yardımı olmadan yapılan işin istenilen neticeye varmayacağını bilmek gerekir.
Yabancı bir ülkede, kaçak ve parasız bir şekilde dolaşırken zor durumdaki insanlara yardım ediyor. Yardımı, kendisi muhtaç halde olmasına rağmen Allah rızası için yaptığını işin sonunda bir bedel istememesinden anlıyoruz. Bunu, zor durumdaki bir insanın halinden çıkar sağlayacağı dünyevi bir fırsat olarak görmüyor. Belki de başına gelenlerin şaşkınlığıyla bunu düşünecek durumda bile değil. Sonrasında ne yapacağını bilmeden bir gölgeye çekildiğinde acizliğini çok güzel dile getiren bir dua ediyor: \”Rabbim bana vereceğin her hayra muhtacım\”. Özel bir şey istemiyor. Sipariş vermiyor, her ne olursa olsun da demiyor. Ya rabbim hayır olarak bana ne verirsen, küçük büyük fark etmez, benim ona ihtiyacım var. Hayrı, işlediği suçtan dolayı hayrı hak etmediğini düşünerek özellikle zikrediyor. İçinde hayır olan her hangi bir şey… Bir insanın egosunun tükendiği yere gelmiş. Ya Rabbi tükendim, her hayra muhtaç hale geldim. Aslında bakarsanız iki kadından daha becerikli görünüyor. Ama anlaşılan kalbinde kendini öyle görmüyor.
Namazdaki rükumuz böyle bir aciziyet halini hatırlamak ve kibirden uzaklaşmak içindir. Elimizde ne olursa olsun kaybedemeyeceğimiz veya elimizden bir şekilde alınamayacak hiçbir şey yoktur. Bu sebeple kaybetmemiş olsak bile her an kaybedebiliriz. Dolayısıyla her daim bu hali hatırlayıp gönlümüzü tevazu içinde tutmalıyız. Elimizde olan her ne varsa çöp dahi olsa bize bir lütuftur. Yaratılmış olanın malı, mülkü, hakkı olmaz. Tüm varlığı yaratanına aittir ve O’nun tasarrufu ve takdiri altındadır.Bu noktada bir parantez açmak istiyorum:
(Hak yiyen kişi doğrudan Allah’ın bu takdirine meydan okumuş olur. Hakkı yenen kişi helal etse bile tövbe edilmedikçe bu meydan okumanın hesabı sorulur. Hakkını helal eden kişiye ise, gönlünden mal veya benlik sevgisini rabbine tevekkül ederek çıkardığı için ona alınandan daha hayırlısı verilir. Çünkü kayıp da Allah’ın izni iledir. Bunu anlayan kişi, bu kayıp vesilesi ile gönlünden mal sevgisini çıkarması için ona yardım eden Rabbine hamd eder.)
Darlandığımızda, kendimizi tükenmiş hissettiğimizde ki, bu sıkça başımıza gelir, Rabbimize sığınacağımız güzel bir dua. Rabbim cümlemizi iki cihanda da darlık ve yokluktan muhafaza etsin.
Devam eden ayetlerde görüleceği üzere Rabbimizin yardımı geliyor ve onunla konuşma saadetine erişiyor:
Derken o iki (kadın)dan biri utana utana yürüyerek yanına geldi. \’Babam bizim için (sürümüzü) sulamanın karşılığını sana ödemek üzere seni çağırıyor\’ dedi. Bunun üzerine onun yanına giderek olup bitenleri kendisine anlatınca: \’Korkma! O zalimler topluluğundan kurtuldun\’ dedi.
(Kızlardan) biri: \’Babacığım! Onu ücretle tut. Çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı bu güçlü, güvenilir adamdır\’ dedi.
(Babaları) dedi ki: \’Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer (çalışmanı) ona (yıla) tamamlarsan artık o da senden (bir iyilik) olur. Ben sana zorluk çıkarmak istemem. İnşallah beni salihlerden bulacaksın.
Dedi ki: \’Bu benimle senin aranda (bir anlaşma)dır. Bu iki süreden hangisini tamamlarsam bana karşı düşmanlık yok. Allah da söylediğimize vekildir.\’
Musa süreyi tamamlayıp ailesiyle beraber yola çıkınca Tur tarafında bir ateş gördü. Ailesine dedi ki: \’Siz bekleyin. Ben bir ateş gördüm. Umarım oradan size ya bir haber veya ısınmanız için bir ateş koru getiririm.\’