Bu konu çoğu zaman kafa karışıklığına neden olduğu için biraz açıklamaya çalışalım.
Birinci nokta:
Tekvir suresi 29. ayet: Ve (âlemlerin) Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Rabbimizin dilemediği hiç bir şey olmaz. Hatta yaratılmışlar O dilemeden dileyemezler bile…
İkinci nokta:
Amele dökülmüş veya dökülmemiş olsun, Allah’ın sevdiği veya sevmediği dileklerimiz var. Bunlardan gerçekleşmesine izin verdiği ve vermedikleri var.
Yani bu cümleden şu dört durum ortaya çıkıyor:
- Allah’ın sevdiği ve izin verdiği işler:
- Kuran da belirtilmiş veya belirtilmemiş yapılan tüm iyi, güzel hayra yönelik ameller.
- Allah’ın sevdiği ama izin vermediği işler:
- Yapmayı dilediğimiz ama maddi veya manevi imkanımızın olmadığı için amele dönüştüremediğimiz iyi, güzel hayra yönelik işler.
- Allah’ın sevmediği ama izin verdiği işler:
- Kuran da belirtilmiş veya belirtilmemiş yapılan tüm kötü, çirkin ve bozgunculuğa yönelik ameller.
- Allah’ın sevmediği ve izin vermediği işler:
- Yapmayı dilediğimiz ama maddi veya manevi imkanımızın olmadığı için yapamadığımız tüm günahlar.
İlk ikisinden sevap son ikisinden günah kazanıyoruz. Bir hayrı veya şerri yapmasak bile isteyerek düşünmüş olmakla hesaba çekileceğiz.
Bakara 284: Göklerde bulunanlar ve yerde bulunanlar (herşey) Allah’a aittir. Ve eğer siz nefslerinizde (içinizde) olanı açıklasanız veya onu gizleseniz de Allah, sizi onunla hesaba çeker. Artık dilediği kimseyi mağfiret eder, dilediği kimseyi azaplandırır. Ve Allah herşeye kaadirdir.
Aslında günahlar kendimizdeki hataları görmemizi sağlıyor. Fikir veya amel olarak ortaya çıkınca ancak farkına varabiliyoruz. Lehimizde veya aleyhimizde delil oluşuyor. Ben de böyle bir hal yok diyerek itiraz etme hakkımız ortadan kalkmış oluyor. Bu durumda ya tövbe ederek kendimizi düzeltmeye çabalıyoruz ya da inat edip azıyoruz. Ana amaç aciz olduğumuzu idrak ederek Rabbimize yüzümüzü dönmemizdir. Tövbe edip kendimiz düzelttikçe cennete hazırlanmış oluyoruz.
Bu konuda zihnimizi biraz daha açacak bir kaç ayet:
Bakara 251 – Nihayet Allah’ın izniyle onları hezimete uğrattılar. Ve Davut, Calut’u öldürdü. Ve Allah ona (Davut’a), meliklik (hükümdarlık) ve hikmet verdi ve ona dilediği şeylerden öğretti. Ve eğer Allah’ın, insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı, yeryüzünde mutlaka fesat çıkardı (yeryüzünün düzeni bozulurdu). Lâkin Allah, âlemlerin üzerine fazl sahibidir.
Şura Suresi, 27. ayet: Eğer Allah, kulları için rızkı (sınırsızca) geniş tutup-yaysaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı. Ancak O, dilediği miktar ile indirir. Çünkü O, kullarından haberi olandır, görendir.
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.