İsra suresi 26: Akrabaya hakkını ver, yoksula (miskin) ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp savurma.
Fakirle miskin arasında şöyle bir fark var:
Fakir hiçbir şeyi olmayan (evsiz dilenci) demektir.
Miskin ise geçinemeyecek derecede az bir gelire sahip hayatta sıkışıp kalmış kişi demektir. İşinden elde ettiği geliri ile geçinemeyen başka bir iş de bulamayan veya bir emekli maaşı alan fakat çalışamayacak durumda olan ve bu maaşı ile geçinemeyen kişi gibilerine miskin deniyor.
Yolda kalmışlar olarak meallendirilen “vebne-ssebîli” tabirinin birebir tercümesi yolun çocuğu demektir. Devamlı seyahat etmek zorunda olan müşkül durumdaki insan manasına geliyor.
Hakkını ver ifadesiyle sen bir bağışta, lütufta bulunmuyorsun onların hakkı olan şeyi veriyorsun deniyor. Tersinden bakarsak vermediğimizde hak yemiş oluyoruz. Bu durumda birine yardım ettiğimizde lütufta bulunmuşcasına kendimizle gurur duymamız, kibire kapılmamız çok yanlıştır. Ancak birinin üzerimizdeki hakkını ödemiş olmaktan dolayı bir hafiflik hissedebiliriz. Dolayısıyla hakkı verilen kişinin hakkını aldığından dolayı teşekkür etmesini beklememiz de yanlıştır. Teşekkür eden bize lütfetmiş sayılır.
İsraf etme, verirken dikkat etmekten ziyade gereksiz şeylere paranı israf edeceğine infak et manası taşıyor. İnsanların haklarını verirken israf etme şeklinde anlaşılmamalıdır. Haklarını vermek yerine lüzumsuz yerlere, nereye gittiğini bilmeden saçıp savurma; israf edip infak edemeyecek hale gelme veya çok da gerekli olmayan şeylere para harcayacağına infak et şeklinde bir uyarı yapılmaktadır.
27:Doğrusu saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.
28:Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti beklerken (darlık dolayısıyla) onlara yüz çevirecek olursan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle.
İsraf etme konusunda sert bir açıklama yapılırken bu hakkı yerine getiremeyecek olanların üzerinden bu yük yumuşak söz söyleme karşılığı kaldırıyor. Bu herkesin verebileceği bir şeydir. Yumuşak kalpli olmamız isteniyor.
Saçıp savuran nimetin kıymetini bilemez dolayısıyla gereğince şükür edemez ve nimet eksildiğinde de nankör olur.