Nefs – Şeytan – İhlas

Birkaç ayeti hatırlayarak başlayalım:

Zümer 2: (Resulüm!) Şüphesiz ki Kitabı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah\’a has kılarak (ihlas ile) kulluk et.” (39.Zümer-2)

Yasin 60: Ey Ademoğluları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahit almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır. 

Şems 7-9: Nefse ve onu şekillendirene, Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve takvasını ilham edene (andolsun). Onu arındırıp temizleyen gerçekten felah bulmuştur.

Hicr 40-42: “İblis, Ya Rabbi dedi, beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günahları süsleyeceğim ve ancak senin ihlasa erdirdiğin kulların müstesna, onların hepsini azdıracağım!..”

Nahl 99-100: Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiç bir zorlayıcı gücü yoktur. Onun zorlayıcı gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O\’na (Allah\’a) ortak koşanlar üzerindedir.

İhlas nedir?

Sözlük anlamı: Arınmak, kurtulmak, bir şeyi değerini düşürecek şeylerden temizlemek. doğru ve samimi olmak.

Terim anlamı: İbadet ve iyilikleri, her türlü riya ve menfaat beklentisinden arındırarak sadece Allah rızası için yapmak.

Şeytan bizim düşmanımızdır. Kuranda birçok yerde geçer. Şeytanın adımlarına uymayın der. Kuranda ayrıca Adem as  kıssası anlatılırken şeytanın insanları yoldan çıkarmak için Allah cc dan izin istediğinden de bahsedilir. Rabbimiz ona bu izni vermiştir. İşte burası önemlidir: Neden? Acaba gerçekten bizi yoldan çıkarması için mi? Cevap olarak \”Allah böyle dilemiştir\” diyerek hikmetini düşünmeden geçebiliriz veya Rabbimizin her yaptığında bir hikmet vardır diyerek tefekkür eder, bu iznin arkasındaki hikmeti bulmaya çalışırız. Yazı bu izin hakkında bir tefekkürdür.

Rabbimizin her işi hikmetli ve hayra yöneliktir. Hayatımızda karşılaştığımız her zahmet ve rahmetin insanın eğitilmesine yönelik bir hayra işaret ettiğini görüyorum. Rabbimiz, yaşadığımız olaylara verdiğimiz tepkilerle en güzel ve sağlam bir şekilde delillendirerek, bize kendimiz hakkındaki gerçekleri göstermektedir. Bize düşen ise kibire kapılmadan, inat etmeden, nefsimizi temize çıkarmaya çalışmadan bu gerçekleri görmek ve hatalarımız için tövbe etmek ve kendimizi düzeltmektir. Selam (barış) yurdu olan cennete başka nasıl hazırlanırız?

Hatalarımızın ortaya çıkışında iki unsur öne çıkıyor: Nefis ve Şeytan. Önce nefis üzerine düşünelim:

Nefis bize zayıf yönlerimizi geliştirmemiz için verilmiştir. Nefsimize muhalefet ederek onunla mücadele ederek takvamızı güçlendiririz. Allah yolundan saptıracak güçlü arzulara direnmeyi öğreniriz. Bu özellik bize cennette lazım olacaktır. Öfkelenmemek, kinlenmemek, kıskançlık duymamak, tecessüs etmemek dünyada öğrenip nasip olursa cennette uygulayacağımız hasletlerdir. Bunlara sahip olmayanlar cennete giremezler çünkü orada da bozgunculuk çıkarırlar. Bir anlamda Rabbimiz nefsi bize her zaman yanımızda olan bir çalıştırıcı olarak vermiştir. Bir an dahi gaflete düşsek derhal sırtımızı yere vurur ve bize gaflete asla düşmemeyi öğretir. Öğrenmeyen helak olur gider. Bizi daha mükemmel bir şekilde eğitmek mümkün müdür? Allah\’ın ilmi ve kudreti ne yücedir. Bizim aleyhimize gibi görüne nefis eğer Rabbimizin bize Kuranda verdiği öğütleri tutarsak tam bir cennete hazırlık unsuruna dönüşür.Çünkü elime tövbe gibi bir güç vermiştir. Nefis beni her yere yıkışında Rabbimizin rahmeti sayesinde tövbe ederek tekrar, daha güçlü, hiç yıkılmamışçasına ayağa kalkarım. Öğrenmenin test edip hataları görerek düzeltmekten başka bir yolu yoktur ki!

Şeytan ise nefsani arzuları tetikleyerek veya maneviyatı yani imanı bozacak telkinler yaparak bize daha sinsi yaklaşır. Vuracağı anı bekler. İman ve nefis konusunda en ufak çatlaktan girer, bozar, kırar, zayıflatır ve azdırır. Peki bizim elimizdeki en büyük silah nedir? Gene hatamızı kabul etmek, tövbe etmek ve böylece düzeltmeye, öğrenmeye zemin oluşturarak hatayı lehimize çevirmektir. Bu sebeple Allah, tövbe edersek her günahımızı bağışlıyor. Hatalarımızı düzeltmeye geldiğimiz bir yerde hata yapmamak mümkün değildir. Hatalarla beraber yaşamak da makul değildir. Önemli olan öğrenmek ve düzeltmektir. Öğrenmezsek tövbe amacına ulaşmamış olur ve bir işe yaramaz. Öğrenirsek hiç bir şeyin önemi kalmıyor. Affediliyor hatta üstüne kat kat mükafat veriliyor.

Bu açılardan bakıldığında bizim aleyhimize çalışan nefis ve şeytan aslında tersten bize zayıf yönlerimizi göstererek bizi eğitmiş oluyorlar. Ama ders almayanı, inat edeni, büyükleneni, sürekli kendi kendini temize çıkarmaya çalışanı, Allah\’a karşı geleni de helake sürüklüyorlar. Kuran\’da da zaten defalarca ders alın tövbe edin, imana gelin Allah\’ı affedici bulacaksınız demiyor mu?

İşin özü Allaha teslim olmak ve günaha yaklaşmamaktır. DİKKAT: işlememek değil yaklaşmamaktır. Şeytan, yaklaşanı günahın içine iter. Günahı gönülden çıkarmadan yaklaşmamak mümkün değildir. İnsanın gönlünde olana akıl bir yol bulur.

Adem kıssası hakkındaki açıklama için tıklayın.
Kurandaki Adem kıssaları için tıklayın.

Yorum bırakın