NUR

NUR ile alakalı bazı ayetler:

Nur 35: Allah göklerin ve yerin nurudur. O\’nun nurunun örneği içinde kandil bulunan bir kandil yuvası gibidir. Kandil bir cam içindedir. Cam sanki inci gibi bir yıldızdır. O, doğuya da batıya da ait olmayan mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Onun yağı neredeyse kendine ateş dokunmasa bile ışık verir. (Bu) nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna iletir. Allah insanlar için örnekler vermektedir. Allah her şeyi bilendir. (Bu nur) Allah\’ın, yükseltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Oralarda sabah akşam O\’nu tespih ederler.

Bakara 257: Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi) dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut\’tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.

İbrahim 1: Elif Lâm Râ. Bu bir Kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik.

Tegabün 8: \”Şu halde Allah\’a, O\’nun Resulüne ve indirdiğimiz nur (Kur\’an)a iman edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.\”

Zümer 22: Allah\’ın kalbini İslam\’a açtığı kimse Rabbinden bir nur üzere değil midir? Allah\’ın zikrine karşı kalpleri kaskatı olanların vay hallerine! İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

Saff 8: Allah\’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.

Zümer 69: Yer, Rabbi\’nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahitler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar.

HADİD SURESİ

12-Mü’min erkeklerle mümin kadınların nurlarının, önlerinde ve sağlarında koştuğunu göreceğin gün kendilerine şöyle denir: “Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedi olarak kalacağınız cennetlerdir.” İşte bu büyük başarıdır.

Yukarıdaki ayetlerde zikredilen nur iman edenlere (Mümin erkeklerle mümin kadınlara) verilecektir. Sadece iman edenler yerine erkek ve kadınların ayrı ayrı zikredilmesi kadın ile erkek arasında hiç bir ayrımın olmadığının bir kez daha altının çizilmesi içindir. Bu nur ahirette Allahın rahmetine, cennete giden yolu görmemizi sağlayacaktır. Gözümüzün nuru olacaktır. Şu an nasıl ayetler bize cennete giden yolu tarif etmekte ve aynı zamanda bizi karanlıklardan nura (/aydınlığa) çıkarmaktalar aynı şekilde ahirette de bize rehberlik edecekler ve bizi selam yurduna ulaşmamıza yardımcı olacaklar. Biz bu nura dünyadayken kavuşmaktayız. Sahip olduğumuz ve giderek tekamül ettirdiğimiz iman, takva, ruh hali, gönül temizliği bize ahirette cennet yolunu bulmamızı sağlayacaktır. Bir anlamda bu nura sahip olmayanlar kalplerindeki karanlığın içinde kalıp cenneti bulamayacaklar.

13- O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: \”(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp yararlanalım.\” Onlara: \”Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın\” denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.

Başkasının nuruyla ilerlemek mümkün değil. Nurlu kişinin yedeğinde gidilmiyor. Bu nurlu kişinin elinde olan bir şey de değil. Çünkü denilir sözüyle taleplerine cevabın başka yerden geldiği anlaşılıyor. İstese de nurunu veremiyor. Buradan nurun bizim malımız olmadığını da anlıyoruz. Nur önce belirttiğimiz gibi dünyadayken ediniliyor. Aralarına çekilen surdaki kapıya dikkat çekmek istiyorum. Bir kapı bir yerden diğer yere geçiş yapmak için kullanılır. Çift yönlü de kullanılabilir. Allah’ın rahmetinden mahrum bir hale karanlık içinde kalmak o kişiye azaptır.

14- (Münafıklar) Onlara seslenirler: \”Biz sizlerle birlikte değil miydik?\” Derler ki: \”Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, gözetip beklediniz, kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp aldattı. Allah\’ın emri (ölüm) gelinceye kadar uzun emeller sizi aldattı ve çok aldatıcı (el garur/şeytan) sizi Allah hakkında aldattı.\”

15- Bugün artık ne sizden, ne de inkar edenlerden fidye alınır. Varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Orası ne kötü bir varış yeridir!

Konunun en hassas yeri: \”Biz sizlerle birlikte değil miydik?\” yani Müslümanlar gibi müminler gibi birlikte hareket etmiyor muyduk? Neden bizde nur yok veya verilmiyor?

Ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz. Fitne kelime olarak altını, gümüşü elde etmek, saflığını sağlamak için eldeki madeni eritmek bir başka ifadeyle test ve ayrıştırma aracı demektir. Kendini fitneye düşürmek imanının teste sokulacağı durumlara girmek demektir. Adem as\’ın cennetteki ağaca yaklaşma emrine uymayıp ağaca yaklaşmasıdır. Günaha yaklaşmak, günah işlenen ortamlarda bulunmaktan rahatsızlık duymamaktır. Önceleri günahın yakınlarında durarak bana işlemez bahanesiyle uzaklaşmak ama zamanla o günahların sineye işlemesi, takvayı zayıflatması, ruhu karartması ve nihayetinde günahın işlenmesi ile insanı bozmasıdır. Bu durum bizlerin çokça düştüğü bir durumdur. Unutmayalım günaha yaklaşmak ilk önce insanın zihninde, gönlünde başlar.

Gözetip beklediniz: dünyaya dalmış durumda, günahı düşünerek beklediniz. Veya bu inanışın yanlış olduğuna iyice kanaat getirmek için veya Müslümanların başına bela gelmesini beklediniz…

Allah’a karşı kuşkulara kapıldınız ve tefekkür ederek bu kuşkularınızı giderecek adımları atmadınız.

Sizleri kuruntular yanıltıp aldattı: Hakkında hakiki bilgilerin olmadığı kuruntular, zanlar sizi aldattı. Onun bunun gerçeğe dayanmayan lafı, gönlünüzdeki kuşkuyu destekleyecek aklınızın kuruntuları sizi yanılttı.

Allah\’ın emri (ölüm) gelinceye kadar uzun emeller sizi aldattı: Sonunda ölüm olan bir hayatta uzun emellerin bizi oyalayarak Allah’a, ahirete, ayetler ışığında gönlümüzü geliştirmeye vakit ayıramamak durumuna düşmemeliyiz.

Ve çok aldatıcı (el garur/şeytan) sizi Allah hakkında aldattı.: Gurur, mağrur kelimesi de bu kökten bir kelime. Kibir, gurur bizi aldatmamalı. Ama el Garur denince akla şeytan geliyor. Arapçadaki el kelimesi bilinen bir şeyi gösterir. Garur da gururu çok olan demektir.  Kibir, gurur kendini büyük görmek insanı yanıltan, aldatan bir şeydir. Şeytan da insanı imandan yanılttığı için onu gösterirken bu kelime kullanılmaktadır. Allah hakkında denmesi ise bize sanki doğru yolu gösteriyormuş gibi içimizdeki şüpheleri, nefsani zayıflıkları kullanarak bizi yanıltıp doğru yoldan yani nurdan uzaklaştırmasıdır.

Özet olarak:

16-İman edenlerin, Allah\’ın zikrine ve haktan inene kalplerinin saygı duyacağı vakit gelmedi mi ki; daha önce kendilerine kitap verilmiş sonra üzerilerinden uzun süre geçmiş, böylece kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdi.

Hitabın iman edenler diye başladığına dikkat edelim. İman etmiş olsak bile bu duruma düşebiliriz. Zamanla nefisle mücadele konusunda gevşemeyelim. Bu iş tam zamanlı, hatta uyku anlarındaki rüyalar dahil, bir eğitim, öğrenim ve değişim işlemidir. Asla gevşeme kaldırmaz. Gevşememek için bilginin hal haline gelmesi, karakter olarak yerleşmesi böylece gönlün asla geri, eski hallerine dönmeyecek şekilde dönüşmesi gerekir. Yoksa kişi bir gün geri döner. O surdaki kapıdan diğer tarafa geçer. Bu dünyadaki işareti ise ağaca yaklaşmak olarak formüle edilen insanın önce gönlünde ne olacak canım diyerek günaha yaklaşmaya başlaması ve zamanla amele dönüştürmesidir. Ufak ufak başlar zamanla büyür. Hepimiz yaşadık, yaşıyoruz. Tam manasıyla düzeltmek belki mümkün değil ama Allah’ı ikna edecek derecede elden gelen gayreti göstermeliyiz. Biz seferden sorumluyuz zaferden değil.

Yorum bırakın