-Rabbimizin verdiği ve vermediği her şey nimettir. Nimeti talep eder, verilince biz şükrünü yerine getiremezsek, gafil olursak nice olur halimiz. O nimet helakimiz olabilir.
-Kalple, gönülle severiz. Akıl da bizi bu sevgiye hazırlar.
-Sütü elimizdeki kaşıktan dökmeden dolaşmaya çalışırsak, saraylarda dahi olsak sütten başka ne görürüz ki…
– Beden zamana tabidir. Zaman onu değiştirir, eksiltir. Ruh anı yaşar. Zaman ruha işlemez.
– Cennette eğrilik ile doğruluk bir arada olmaz. Bende eğrilik ve doğruluk bir arada olduğu sürece cennete giremem. Eğriliği tam manasıyla temizlemek mümkün değildir. Bu sebeple cennete her giren Rabbimizin mağfiretiyle girecektir.
– Şeytan ateşten yaratılmış. İçimizdeki yakıp yıkan azan söz dinlemeyen negatif ateş de ondan, onun dostu. O ateşe uyarsak, körüklersek şeytana ve onun adımlarına uymuş oluruz.
– Algılamamızı dünyadaki her şeyde rahmet ve güzelliği görecek şekilde inceltip hassaslaştırmalıyız. Dünya bu hassasiyeti kazanmamıza vesile olacak.
– Allah Kuran’ın başında, Fatiha’da, kendini tanıtırken Rahman ve Rahim isimleriyle başlıyor. Bu sebeple kendimize ve etrafımıza ceza veya belalarla korkutarak değil, mükafat ve göz aydınlığı ile müjdeleyerek ilerlemeliyiz.
– Acziyetini idrak et.
– Padişahın kapısındaki dilenciyiz. Bir çölün ortasındaki muhteşem sarayın kapısındayız. Gidecek başka bir yerimiz yok. Hatta gidecek başka yer de yok. Önümüze ne konursa yemek durumundayız. Bir gün içeri alırlar da sarayın güzelliklerinden tadarız, bu sefaletten kurtuluruz diye niyazdayız.
– Emir Allah\’tandır. Hatalarım bendeki eksiklikleri ortaya çıkarır. Eğer Rabbim güzel bir işe beni vesile etmişse bana lütfetmiştir. Bu kendime paye biçeceğim bir şey değil, hayretle seyredilecek bir şeydir.
– Bizce ilim maluma tabidir. Biz ilmi malumdan öğrenmeye çalışıyoruz. Gerçekte malum ilimden çıkmıştır. Allah’tan bağımsız bir ilim var da Allah o ilmi biliyor değildir. İlmi yaratan Allahtır. Allah’ın emri ilimdir. Kararında adalet, mükafatında lütuf, davranışında rahmet gibi…
– Alemde kötü yok. Algımızın, ilmimizin yetersizliğinden kötü zannediyoruz. Biz pislikten kaçarken rızkı pislikte olan böcek var.
– Sana aşk ve heyecan hissi veren bir şey bul ve onu çok ama çok sev. Onda yok olurcasına sev. Mahlukat bu sevgiyi kaldıramayıp gönlün yıkıldığında bu sevgi ve aşkın O\’ndan geldiğini ve O\’na gittiğini idrak edersin.
– Secde ederken ömrünün son secdesini ediyormuşçasına etmeye çalışmak lazım. Sanki her şey o secde de bitecekmişçesine, sonrası yoklukmuşçasına, zaman o secde de durmuşçasına.
– Bir kuluna ilham eder bir eser yapar. Diğer kuluna ilham eder o esere hayran olur. Yapan ve olanda eğer benlik varsa külden (tamdan) ayrı düşmenin ateşiyle yanar ve külde fena bulur.
– Hiçi bilirsen geri kalan her şeydir.
– Bir seviyede bir enerji var, bu enerji atomu oluşturuyor, atomlardan elementler oluşuyor. Mesela demir: ondan kılıç ve kalkan yapılıyor. Ondan eylemler (ameller) oluşuyor. Eğer kalkan kötüyü koruyorsa kötü, iyiyi koruyorsa iyi oluyor. Ama kalkan gene aynı kalkan sadece fiili kötü oluyor.
– Eş, bende olanı bulduğum, müşahede ettiğim, yaşadığım, açığa çıkardığım yaratılmışlar içindeki en üst makamdır. Sadece cinsellik olarak algılamak bendeki sığlıktan kaynaklanır. Eşler bize, bizdeki gizli hazineleri açığa çıkarmak için veriliyor. Rahmetin bizden daha çok açığa çıkmasını sağlamak üzere veriliyor. Beni biz yapmaya, cüzü kül yapmaya yönelik atılan ilk adımdır.
– Beş güzel özellik: 1-Eğrilik bulunmayan bir doğruluk 2-Gevşeklik bulunmayan bir gayret (Takva). 3-Gizli aşikar Allahı hatırlamak böylece günahtan kaçınmak. 4-Yol hazırlığı yapıp, ölüme hazırlanarak, ölümü beklemek- 5. Hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmek”
-Allah korkusunun (takva) göstergesi: bu korkunun, diğer bütün korkulardan kişiyi emin kılmasıdır.
-Fesadın ve fücurun yayılmasının sebepleri: 1) Ahiret işindeki niyetin zayıflığı, 2) Bedenin şeytana esir olması, 3) Ecelin yakın olmasına rağmen uzun emelin galip gelmesi, 4) Kulun rızasını Allah’ın rızasından önde tutmak, 5) Heva ve hevese uymak, 6) İnsanların iyiliklerini değil kusurlarını araştırmak.
-Alim, ilmi ile amel edene denir diğeri malumat sahibidir.
– Resullah sav az yemek yemeyi tavsiye ederdi. Bu sebeple, az yemek ruhu, çok yemek nefsi kuvvetlendirir.
– Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Sakın kendini diye tembihler.
– Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak alemin aynasında tam olarak görebilirsin.
– Mümin kusuru açığa çıkarmaz, kusur örter. Ama bir hakkın yenmesine göz yumamaz.
– Kader bir anlamda hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Kader sadece yol ayrımlarını verir. Seçimlerimize göre ilerleriz. Doğru sapağa sapmak için Kuranın rehberliğine ihtiyacımız vardır. Güzergah bellidir ama sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.
– İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!
– Bir şey vasıtasıyla güçlü ve mutlu olmak insanı gerçekten güçlü ve mutlu yapmaz. Çünkü esas peşinde olduğumuz öz o vasıtaya bağlıdır. Öz Allah\’ın emrindedir. İstenenler genelde egomuzun tatminine yöneliktir. Ego tatmini Allah\’ın emrindeki özü almamıza engel olur. Öz, egonun eksik olduğu yerlerden içimize damlar. Doğru olan: Direk özü talep etmek. Yapılması gereken: Allah\’a kul olmak. Nasıl olunacak: Kurana harfiyen uymaya çalışılacak, kalp günahtan temizlenmeye başlayacak ve zamanı gelince Allah lütfedecek…
– Hakka yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi zorlu bir hastalık, kimi aşık olur ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.