Hz. Ayşe\’ye atılan iftira ve İnfak

NUR SURESİ 

1- Bu, bizim indirdiğimiz, (hükümlerini) farz kıldığımız bir suredir. Belki öğüt alırsınız diye içinde apaçık ayetler indirdik

2- Zina eden kadınla zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah\’a ve ahiret gününe inanıyorsanız Allah\’ın dininde sizi onlara karşı acıma duygusu tutmasın. Onlara uygulanan cezaya müminlerden bir grup da şahit olsun.

3- Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da, zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, müminlere haram kılınmıştır.

4- İffetli kadınlara zina isnat eden, ancak dört şahit getiremeyen kimselere seksen değnek vurun; bir daha da onların şahitliğini ebediyen kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış olanların tâ kendileridir.

5- Ancak daha sonra tövbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

10- Ya üzerinizde Allah\’ın lütufu ve rahmeti olmasaydı; yahut Allah tövbeleri çokça kabul eden bir hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı?

11- İftirayı ortaya atanlar, içinizden bir topluluktur. Onu hakkınızda şer saymayın; aslında o sizin için bir hayırdır. Onlardan her birinin bu günahtan kazandığı bir pay vardır. Günahın büyüğünü üstlenen kimsenin hakkı ise büyük bir azaptır.

12- Bunu duydukları zaman mümin erkekler ve mümin kadınlar, kendilerine hüsnü zanda bulunmaları (kendilerine nasıl hüsnü zanda bulunuyorlarsa/bulunulmasını istiyorlarsa öylece hüsnü zanda bulunsalardı) ve bu apaçık bir iftira demeleri gerekmez miydi?

13- İddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Şahit getiremediklerine göre, onlar Allah katında yalancıların tâ kendileridir.

14- Eğer dünyada ve ahirette Allah\’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız şey yüzünden size büyük bir azap dokunurdu.

15- O vakit siz bu iftirayı dilinize doluyor, hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyi ağzınızla söylüyor ve bunu kolay bir iş sanıyordunuz. Oysa bu Allah katında pek büyük bir şeydi.

16- Onu işittiğiniz zaman \’Bunu söylemek bize yakışmaz; hâşâ, bu büyük bir iftiradır\’ deseydiniz ne olurdu!

17- Eğer inanmış kimseler iseniz, Allah bir daha asla böyle bir şeye dönmemenizi öğütlüyor.

18- Allah size ayetleri açıklıyor; Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

19- İman edenler arasında çirkin şeylerin yayılmasından hoşlananlar için dünyada da, ahirette de acı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

20- Ya üzerinizde Allah\’ın lütufu ve rahmeti olmasaydı; yahut Allah Rauf (çok şefkat edici), Rahim (çok merhamet edici) olmasaydı?

21- Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın, kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o, fuhşiyatı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah\’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç biri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir.

22- Sizin lütuf ve imkan sahibi olanlarınız; akrabaya, çaresizlere, Allah yolunda hicret edenlere bir şey vermemeye yemin etmesinler, affetsinler, sayfayı çevirsinler (hoş görsünler). Allah\’ın sizi affetmesini istemez misiniz? Allah Gafurdur, Rahimdir.

 

İfk; yalan, iftira, namuslu birinin namusu hakkında iftira etmek demektir. İfk hadisesi, Mustalikoğulları kabilesine karşı düzenlenen sefer sırasında yaşanan bir olay sonrasında, Hz. Âişe (r.a.) Validemize iffeti hakkında münafıkların reisi Abdullah bin Übeyy tarafından yapılan iftira hadisesidir. Sefer sırasında Abdullah b. Übeyy: \”Medine\’ye dönünce, aziz olanların, zelil olanları oradan çıkaracaklarını\” söylemesiyle tırmanan gerilim bu iftirayla krize dönüşmüştür. Münafıklar dışında üç Müslüman da bu dedikoduya kendilerini kaptırdılar; Bunlardan biri de  Hz. Ebû Bekir\’in yardımlarıyla geçinen Mıstah b. Üsâse idi. İftiranın siyasi yönü ise Resullah efendimizin saygınlığını yitirecek olması böylece peygamberliğinin ve İslamiyetin tehlikeye girecek olmasıdır. Günlerce süren çalkantıdan sonra yukarıda belirtilen Nur suresindeki ayetlerin gelmesiyle iş açıklığa kavuşmuştur.

Bir sözün doğruluğu araştırılmadan kimi zaman da uydurularak, medya tarafından abartıldığı, hızla yayıldığı ve insanların çoğu tarafından, topluma etkileri düşünülmeden, Allahın ayetleri unutulup takva bir kenara bırakılarak ağızlarda sakız gibi çiğnendiği bir ortamda bu ayetlerin hikmeti, rahmeti daha net anlaşılmaktadır.

Bu olay Hz. Ebubekir açısından daha acı vericidir. Çünkü Hz. Ayşe aynı zamanda kızı ve en sevdiği arkadaşının eşiydi. Bu acıyla Hz. Ebubekir, Mıstah b. Üsâse ye yaptığı yardımı kesmişti. Nur suresi 22. ayetinde, bir iftiracıya ilk bakışta haklı görülebilecek tepkisi yüzünden bir anlamda İslamın ikinci admı olan Hz. Ebubekir\’e uyarı geldi. Bu uyarı, bizlere de örnek olması için ayet olarak iniyor. Bu şartlar altında dahi kalbinde kızgınlık ve öfke barındırmamalıyız. Af edeceğiz, öyle bir af ki temiz bir sayfa açacağız. Aklımızda gönlümüzde bir şey kalmayacak Yardıma devam ederek kalbimizdeki katılığı eriteceğiz. Rabbimiz bu zor işte bize teşvik olması için günahlarımıza dikkat çekiyor. Maddi veya manevi desteğimizi, böyle bir olay hiç olmamışcasına hayata devam etmemizi günahlarımızın affına bağlıyor. Zoraki değil kendi günahımızı siliyormuşcasına iştahla şevkle yapalım istiyor. O kişi bize bir yanlış yapmışsa bizim de Allah karşı sayısız yanlışımız vardır. Kibirle değil günahkar bir insanın tevazusuyla hareket etmeliyiz.

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir: \”Vallahi ben, Allah\’ın beni bağışlamasını elbette arzu ederim. Vallahi ben, artık bunu ondan hiç bir zaman kesmem\” dedi ve Mıstah\’a vermekte olduğu nafakayı vermeye tekrar devam etti.

 

(Olay hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.)

 

 

Yorum bırakın